Rivâyet ~ رواية
Lugat-ı Remzi - Rivâyet ~ رواية maddesi. Sayfa: 604 - Sira: 21

Lugat-ı Remzi; Rivâyet maddesi. osmanlıcada Rivâyet ne demek, Rivâyet anlamı manası, Rivâyet osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Rivâyet hakkında bilgi. Arapça Rivâyet ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Rivâyet anlamı
Lugat-ı Remzi - رواية Rivâyet ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
Rivâyet ~ رواية güncel sözlüklerde anlamı:
RiVAYET ::: Hikâye edilen hâdise veya söz. * Bir hâdisenin başkalarına anlatılması. * Peygamberimiz'den (A.S.M.) işittiklerini veya sahabeden duyduklarını birisinin başkasına anlatması. * Kuyudan halk için su çekmek.(Eğer denilse : Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın her hal ve hareketini kemal-i ihtimam ile Sahabeler muhafaza ederek nakletmişler. Böyle mu'cizat-ı azime, neden on-yirmi tarik ile geliyor? Yüz tarik ile gelmeli idi. Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor?Elcevab: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes'ele-i şer'iyye, müftüden haber alınır ve hâkezâ.. Öyle de, sahabe içinde, ehadis-i Nebeviyeyi, gelecek asırlara ders vermek için, ulemâ-i sahabeden bir kısım, ona mânen muvazzaf idiler. Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı. Evet Hazret-i Ebu Hüreyre, bütün hayatını, hadisin hıfzına vermiş; Hazret-i Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş. Onun için, ehâdisi, ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zatlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi. Hem mâdem sıddık, saduk, sâdık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz. Onun için bâzı mühim hâdiseler, iki-üç tarik ile geliyor. M.)
rivayet ::: (a. i. c. : rivâyat) : 1) *söylenti, bir haber, söz veya hâdisenin hikâyesi. 2) hikâye edilen bir haber, söz veya hâdise.
rivâyet ::: hikâye edilen, anlatılan, hadîs nakli.
RiVaYET ::: Hazret-i Ali radıyallahü anhtan gelen rivâyetlerde şöyle buyruldu: "Kalbler, kablara benzer. Hayırlı olan, hayırla dolu olandır."
"Her fenâlıktan uzak kalmanın yolu dili tutmaktır."
2. Nakletmek, bildirmek.
Ahmed bin Hanbel'in rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzısı şöyledir:
Kişinin günâhları çoğaldığı zaman, günâhlarına keffâret için, Allahü teâlâ onu geçim sıkıntısına düşürür.
Îmânın en sağlam kulpu; Allah için sevmek ve Alah için buğzetmektir (düşmanlık etmektir).
Dünyâyı seven, âhiretine zarar eder. Âhiretini seven, dünyâsını zararlandırır. Bu böyle olunca siz bâkîyi (âhireti) fânî (dünyâ) üzerine tercih ediniz.
Hâşim-i Sugdî hazretleri, hocası Ebû Bekr-i Verrâk rahmetullahi aleyhten rivâyet ederek buyurdu ki: "Çok uyumak, çok yemek ve çok konuşmak, gönlü katılaştırır."
Rivayet :::
- Söylenti
Örnek: O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti. F. R. Atay - Bir olay, bir haber veya sözü nakletme
Örnek: Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler. R. H. Karay - bk.rivayet birleşik zamanı,rivayet tarzı.
rivâyet ::: nakletme , söylenti , hikaye etme
rivâyet ::: nakletme
rivâyet ::: hikaye etme
rivâyet ::: söylenti
rivayet ::: (a. i. c. : rivâyat) 1) *söylenti, bir haber, söz veya hâdisenin hikâyesi. 2) hikâye edilen bir haber, söz veya hâdise.
rivayet ::: söylenti
RİVAYET :::